oyun,program paylaşım platformu
oyun,program paylaşım platformu
oyun,program paylaşım platformu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
oyun,program paylaşım platformu


 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesGiriş yapKayıt Olsitemap

 

 SAFFAT SURESİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
xphayalet
Admın
Admın
xphayalet


Mesaj Sayısı : 4490
Kayıt tarihi : 31/08/10
Yaş : 48
Nerden : ankara

SAFFAT SURESİ Empty
MesajKonu: SAFFAT SURESİ   SAFFAT SURESİ EmptyCuma Eyl. 17, 2010 5:21 pm

SAFFAT SURESİ

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Saflar halinde dizilenlere andolsun,
2- Haykırıp sürükleyenlere,
3- Zikir okuyanlara,
4- Tartışmasız, sizin İlahınız gerçekten birdir.
5- Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, doğuların da Rabbidir.
6- Şüphesiz Biz dünya göğünü 'çekici bir süsle', yıldızlarla süsleyip-donattık.
7- Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;
8- Ki onlar, Mele'i A'la'ya kulak verip dinleyemezler, her yandan kovulup atılırlar;
9- Uzaklaştırılırlar. Onlara kesintisiz bir azap vardır.
10- Ancak (sözü hırsızlama) çalıp-kapan olursa, artık onu da delip geçen 'yakıcı bir alev' izler (ve yok eder).
11- Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık.
12- Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar.
13- Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar.
14- Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar.
15- "Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" dediler.
16- "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"
17- "Veya önceki atalarımız da mı?"
18- De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz).”
19- İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar.
20- Derler ki: "Eyvahlar bize; bu, din günüdür."
21- "Bu, sizin yalanladığınız (mü'mini kafirden, haklıyı haksızdan) ayırma günüdür."
22- "Zulmedenleri, eşlerini ve taptıklarını biraraya getirip toplayın."
23- "Allah'tan başka (taptıklarını); artık onları cehennemin yoluna yöneltip götürün."
24- "Ve onları durdurup-tutuklayın, çünkü sorguya çekileceklerdir."
25- (Onlara seslenilir "Ne oluyor size, birbirinizle (dünyada olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?"
26- Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.
27- Kimi kimine yönelmiş olarak birbirlerine soruyorlar:
28- "Gerçekten sizler bize sağdan (sağ duyudan ve haktan) yana gelip yanaşıyordunuz." derler.
29- (Diğerleri de "Hayır" derler. "Zaten sizler mü'min kimseler değildiniz."
30- "Bizim üzerinizde zorlayıcı hiçbir gücümüz yoktu; hayır siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz."
31- "Böylece Rabbimiz'in sözü (yıkım ve azap va'di) üzerimize hak oldu. Şüphesiz, (azabı) tadıcılarız."
32- "Evet, sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimselerdik."
33- Artık o gün onlar azapta ortaktırlar.
34- Doğrusu Biz, suçlu-günahkarlara böyle yaparız.
35- Çünkü onlara: "Allah'tan başka İlah yoktur" denildiği zaman, büyüklük taslarlardı.
36- Ve derlerdi ki: "Biz, ünlenmiş bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?"
37- Hayır, o, hakkı getirmiş ve gönderilen (elçi)leri de doğrulamıştı.
38- Şüphesiz, siz, acı azabı tadıcılarsınız."
39- Yaptıklarınızdan başkasıyla cezalandırılmayacaksınız.
40- Ancak muhlis olan kullar başka.
41- İşte onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır.
42- Çeşitli-meyveler. Onlar ikram görenlerdir.
43- Nimetlerle donatılmış (naim) cennetlerde.
44- Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar).
45- Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşılır.
46- Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içki).
47- Onda ne bir gaile vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları çelinir.
48- Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.
49- Sanki onlar, saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz).
50- Böyleyken, kimi kimine yönelmiş olarak, birbirlerine soruyorlar:
51- Bir sözcü der ki: "Benim bir yakınım vardı."
52- "Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?"
53- "Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?"
54- (Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?"
55- Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü.
56- Dedi ki: "Andolsun Allah'a, neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin."
57- "Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azap yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım.
58- "Nasıl, biz ölecek olanlar değil miymişiz?"
59- "Yalnızca birinci ölümümüzden başka (öyle mi)? Ve biz azaba uğratılacak olanlar değil miymişiz?"
60- Şüphesiz, bu, asıl büyük 'kurtuluş ve mutluluğun' ta kendisidir.
61- Böylece çalışanlar da bunun bir benzeri için çalışmalıdır.
62- Nasıl, böyle bir konaklanma mı daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı?
63- Doğrusu Biz, onu kafirler için bir fitne (bir imtihan konusu) kıldık.
64- Şüphesiz o, ‘çılgınca yanan ateşin’ dibinde bitip çıkar.
65- Onun tomurcukları, şeytanların başları gibidir.
66- Artık gerçekten, ondan yiyecekler böylelikle karınlarını ondan dolduracaklar.
67- Sonra kendileri için onun üzerinde kaynar su karıştırılmış bir içkileri de vardır.
68- Sonra onların dönecekleri yer, elbette (yine) çılgınca yanan ateştir.
69- Çünkü onlar, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı.
70- Kendileri de onları izleri üzerinde koşturup-duruyorlardı.
71-Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.
72- Andolsun, Biz onlara uyarıcılar göndermiştik.
73- Uyarılanların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.
74- Ancak muhlis olan kullar başka.
75- Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik.
76- Onu ve ailesini, o büyük üzüntüden kurtarmıştık.
77- Ve onun soyunu, (dünyada) onları da baki kıldık.
78- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
79- Alemler içinde selam olsun Nuh’a.
80- Gerçekten Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
81- Şüphesiz o, Bizim mü’min olan kullarımızdandı.
82- Sonra diğerlerini suda boğduk.
83- Doğrusu İbrahim de onun (soyunun) bir kolundandır.
84- Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti.
85- Hani babasına ve kavmine demişti ki: “Sizler neye tapıyorsunuz?”
86- “Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah’tan başka ilahlar istiyorsunuz?”
87- “Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?”
88- Sonra yıldızlara bir göz attı.
89- “Ben, doğrusu hastayım” dedi.
90- Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar.
91- Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: “Yemek yemiyor musunuz?” dedi.
92- “Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?”
93- Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi.
94- Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip geldiler.
95- Dedi ki: “Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?”
96- “Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.”
97- Dediler ki: “Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.”
98- Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa Biz, onları alçaltılmışlar kıldık.
99- (İbrahim) Dedi ki: “Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir.”
100- “Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.”
101- Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik.
102- Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu İsmail) Dedi ki: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın.”
103- Sonunda ikisi de (Allah’ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail’i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı.
104- Biz ona: “Ey İbrahim” diye seslendik.
105- “Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.”
106- Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı.
107- Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.
108- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
109- İbrahim’e selam olsun.
110- Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
111- Şüphesiz o, Bizim mü’min olan kullarımızdandır.
112- Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshak’ı da müjdeledik.
113- Ona ve İshak’a bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmeden de.
114- Andolsun, Biz Musa’ya ve Harun’a lütufta bulunduk.
115- Onları ve kavimlerini o büyük üzüntüden kurtardık.
116- Onlara yardım ettik, böylece üstün gelenler oldular.
117- Ve ikisine anlatımı-açık kitabı verdik.
118- Onları dosdoğru yola yöneltip-ilettik.
119- Sonra gelenler arasında da ikisine (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
120- Musa’ya ve Harun’a selam olsun.
121- Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
122- Şüphesiz ikisi, Bizim mü’min olan kullarımızdandılar.
123- Gerçekten İlyas da, gönderilmiş (peygamber)lerdendi.
124- Hani kendi kavmine demişti ki: “Siz korkup sakınmaz mısınız?”
125- “Siz Ba’le tapıp da Yaratıcıların en güzeli (olan Allah’ı) mı bırakıyorsunuz?”
126- “Allah ki, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.”
127- Fakat onu yalanladılar; bundan dolayı gerçekten onlar, (azap için getirilip) hazır bulundurulacak olanlardır.
128- Ancak, muhlis olan kullar başka.
129- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
130- İlyas’a selam olsun.
131- Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
132- Şüphesiz o, Bizim mü’min olan kullarımızdandı.
133- Gerçekten Lût da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
134- Hani Biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.
135- Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı kadın dışında.
136- Sonra geride kalanları yerle bir ettik.
137- Siz onların üstünden muhakkak geçip gidiyorsunuz; sabah vakti.
138- Ve geceleyin. Yine de akıllanmayacak mısınız?
139- Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
140- Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
141- Böylece kur’aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.
142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.
143- Eğer (Allah’ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı,
144- Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.
145- Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.
146- Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.
147- Onu yüzbin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.
148- Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.
149- Şimdi sen onlara sor: -Kızlar senin Rabbinin, erkek çocuklar onların mı?
150- Yoksa onlar, şahidlik etmekteyken Biz melekleri dişiler olarak mı yarattık?
151- Dikkat edin; gerçekten onlar, düzdükleri yalanlardan dolayı derler ki:
152- “Allah doğurdu.” Onlar, hiç şüphesiz, muhakkak yalan söyleyenlerdir.
153- (Allah,) Kızları, erkek çocuklara tercih mi etmiş?
154- Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
155- Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz?
156- Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?
157- Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin kitabınızı.
158- Onlar, Kendisi'yle (Allah ile) cinler arasında bir soy-bağı kurdular. Oysa andolsun, cinler de onların gerçekten (azap için getirilip) hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir.
159- Onların nitelendirdiklerinden Allah Yücedir.
160- Ancak muhlis olan kullar başka.
161- Artık siz de, tapmakta olduklarınız da.
162- O’na karşı kimseyi fitneye sürükleyecek değilsiniz.
163- Ancak kendisi çılgınca yanan ateşe girecek olan başka (onu sürüklersiniz).
164- (Melekler der ki “Bizden her birimiz için belli bir makam vardır.”
165- “Biziz, o saflar halinde dizilmiş olanlar, gerçekten biziz.”
166- “Biziz, o tesbih edenler de, gerçekten biziz.”
167- Onlar (putatapıcılar), her ne kadar şöyle diyor idiyseler de:
168- ”Eğer yanımızda öncekilerden bir zikir (kitap) bulunmuş olsaydı.”
169- “Gerçekten bizler de, Allah’ın muhlis olan kullarından olurduk.”
170- Fakat (kitap gelince) onu tanımayıp-küfrettiler; yakında bileceklerdir.
171- Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir:
172- Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır.
173- Ve hiç şüphesiz; Bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır.
174- Öyleyse sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
175- Ve onları seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.
176- Şimdi onlar, Bizim azabımızı mı acele istiyorlar?
177- Fakat (azap) onların sahasına indiği zaman uyarılıp-korkutulanların sabahı ne kötü olur.
178- Sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
179- Ve seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.
180- Üstünlük ve güç (izzet) sahibi olan senin Rabbin, onların nitelendirdiklerinden Yücedir.
181- Gönderilmiş (peygamber)lere selam olsun.
182- Ve alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://gulemben.purforum.com
 
SAFFAT SURESİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
oyun,program paylaşım platformu :: Dini konuları :: Dini konuları :: Kur-an ı Kerim :: TÜrkÇe Kur'an-i Kerİm (dİyanet Mealİ)-
Buraya geçin: